25 Temmuz 2015 Cumartesi

HZ. YUSUF İLE ZÜLEYHA






 

                                         HZ. YUSUF İLE ZÜLEYHA
Kur’an’da Hz. Yusuf’un hikayesi için “hikayelerin en güzeli” (Ahsen-i Kassas) tabiri kullanılmaktadır. Hikaye Hz. Yusuf’un çocuk yaşında ayın ve güneşin kendisine secde ettiğini gördüğü rüyayı babası olan Hz.Yakup’a anlatması ve bunun tabirini sorması ile başlıyor. Hz. Yakup oğluna gördüğü bu rüyayı üvey kardeşlerine anlatmamasını zamanı gelince bütün bunların ne anlama geldiğini anlayabileceğini söyler. Bu arada üvey kardeşleri babalarının içlerinde en çok Yusuf ’a düşkün olmasının verdiği kıskançlıkla bir mizansen hazırlayıp ondan kurtulmayı ve böylece babalarının sevgisine daha çok mazhar olmayı ümit ederek, babalarının gönülsüzce verdiği izinle Yusuf ’u beraberce koyun otlatmaya diye evden çıkartırlar ve onu yol üstünde kör bir kuyuya atarak eve dönünce babalarına “Onu kurt yedi, işte bu da onun kanlı gömleği” diye bir yalan uydururlar. Hz. Yusuf kuyunun dibinde kendisine ilham olan bir güç ile beklerken, yoldan geçen kervancılar onu bulur ve köle olarak satmak üzere Mısır’a götürürler. Mısır’da az bir paraya devrin vezirine satılan Yusuf (Yusuf Suresi 7-20) gelişip büyüyünce güzellikte eşsiz bir delikanlı olur. Vezirin hanımı Züleyha ise kendisine aşıktır. Bir gün kapıları kapatarak onunla beraber olmak ister. Aslında Hz. Yusuf’un gönlünde de vezirin güzel hanımına karşı sevgi vardır, ancak kendisine çocukluğundan beri büyük iyilikleri dokunan efendisine ihanet etmeme duygusu ile kendisini tutar ve hatta Züleyha’nın elinden kaçarak kurtulur. Bu kargaşada eve gelen Vezir olanlar konusunda, hiçbir suçu olmadığına ikna olmasına rağmen Hz.Yusuf’un bir müddet zindanda hapsedilmesini uygun bulur. Bu arada şehrin ileri gelenlerinin hanımları, kölesine olan aşkı yüzünden düştüğü durumu alaylı bir dedikoduya dönüştürürler. Bu dedikodular Züleyha’yı derinden etkiler ve etrafındakilere Yusuf’un ilahi güzelliğini göstererek kendisini kınayan kadınlara bir ders vermeye karar verir. Onları evine davet eder, önlerine çeşitli meyvalar ve birer bıçak koyar. Sonra Yusuf’u çağırır. “Ona içer gir denildi.” (Yusuf suresi 31) . Resim işte tam bu anı betimlemektedir. Davetli hanımlar içeri giren Hz.Yusuf ’u görünce “-Bu bir insan olamaz, olsa olsa bir melektir” diyerek şaşkınlıktan ellerini ve parmaklarını keserler. Bir anlamda Züleyha’ya hak verirler. Hz. Yusuf’un hikayesi hep böyle olağanüstü pozitif enerji yüklü olaylarla sürüp gider, ta ki O’nun kardeşleri ile barışarak mutluluk ve zenginlik içinde babasına kavuşmasına kadar.
Taberi tarihinde, sonunda ölen vezirin karısı ile evlendiği, vezirin aslında iktidarsız olduğu hikayeleri eklenmiştir. Bu günkü Tevrat’ta ise Hz.Yusuf ’un kuyuya atılması hikayesi yoktur. Yalnız birlikte koyun otlatmaya çıktıklarında kardeşlerinden Yehuda’nın, O’nu öldürmektense, yoldan geçen kervancılara satmanın daha kazançlı olacağı söyleyerek diğer kardeşlerini ikna ettiği ve Hz. Yusuf ’un böylece Mısır’a giden kervancılara esir olarak satıldığı, kardeşler eve dönünce babalarına Yusuf ’un kanlı gömleğini gösterek öldüğünü söylemeleri anlatılır. Ancak -Kur’an’ın aksine- Hz. Yakup’un buna inanıp üzüntüden üstünü başını yırttığı yazılır (Tekvin XXXVII/21-35).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder